– Anne?
– Efendim kızım.
– Susuyorsun.
– Düşünüyorum.
– Neyi düşünüyorsun anne?
– Yaşadıklarımızı. Senin, benim yaşadıklarımı. Başımıza gelenleri.
– Başımıza getirdiklerini yani.
– Öyle deme kızım. Kader işte. Hangimiz isterdi böyle olsun. Hayat bize bunu sundu.
– Yapma anne ya! Yaşanan her şeyi kadere yoramazsın. Allah mı yani tüm suçlusu?
– Haşa de kızım! O nasıl laf öyle!
– Anne, bir kere olsun hayatında hatalarını kabul et, lütfen. ‘Evet, benim hatamdı, yanlış
yaptım’ de. Çok rahatlayacaksın, kabullenmek sana daha iyi hissettirecek en azından.
Fark etmedim, görmedim, anlamadım de! Bir şey de artık!
– Ah! Aklım, kalbim kör olsaydı da onunla evlenmeseydim. Nereden bileyim kızım?
Nasıl anlayayım? Ben de çocuktum.
– Çocuktun ama çocuk yaşta beni doğurdun. Beraber büyüyelim demedin, onun ellerine
bırakıp gittin beni.
– Çalışmak zorundaydım kızım.
– O neden çalışmadı kahrolası bir gün bile? Senden sağlıklı olmasına rağmen. Bir kere
bile olsa düşündün mü bunu?
– Düşündüm elbet. Sordum da ona. İş yok dedi, bulamadım dedi, bana iş vermiyorlar
dedi. Dedi de dedi. Yenemedim onu.
– Hayat beni yendi ama anne. Bak halime.
– Ne varmış halinde? Allaha şükür sağlıklısın, canlısın kızım.
– Dışarıdan sağlıklıyım evet anne ama içimde neler olup bitiyor anlamıyorsun hala değil
mi? Neler yaşadım tam olarak bilmiyorsun bile. Dinlemeye hiç tahammülün olmadı.
Hayal gücün ne kadarsa o kadar yaşadım anne. Tüm güm o canavarla neler
yaşanabilirse onları yaşadım. Sen geceleri neler yaşadınsa, ben gündüzleri çocuk
bedenimle onları yaşadım anne. En acısı da ne biliyor musun? Bunları hep oyun
sandım, beni seviyor sandım. Oyun nasıl oynanır bilmediğim için doğrusu bu sandım.
Ah anne! Bir kere olsun benimle oyun oynasaydın, beni sevseydin, doğrunun o
olmadığını anlardım. Anlamadım, canım yansa da sustum, alıştım. O da alıştı, sen de.
Bir çocuğa bakmak istemedin belki de, kolayına geldi onun bakıyor olması. Ruhumda,
bedenimde açılan yaraları görmedin. Banyomu bile yaptırmadın anne! O zaman fark
ederdin belki vücudumun ne hale geldiğini. Eve gelip, ilaçlarını alıp yatmayı tercih
ettin. Biz de oyunlara devam ettik. Sessiz olursam ödül olarak parka çıkacaktım.
Başka çocuklar görürsem sevinirim diye düşündüm. Yaptığı her şeye göz yumdum,
sustum. Sonunda bir şey değişmedi, eve hapis olmaya devam ettim. Bir gün bile
merak etmedin beni. Nasıl anne, nasıl oldu bu? Annelik çok güzel, tarifsiz bir duygu
diye haykırıyor herkes anne. Sen hiç mi hissetmedin bu duyguları? Anne?
– Hissetmedim, hem de hiç! Neden biliyor musun? Seni hiç istemedim! Babamın odama
yaptığı gece ziyaretlerinden bıktığım için evlendim kızım! Nereden bileyim,
kurtulurum sandım. İlk geceden itibaren tecavüz etti bana o adam, tüm gece,
defalarca! Sen aşk değil tecavüz çocuğu oldun! Karnımda büyüme diye neler yaptım
neler! Direndin, tutundun, bırakmadın beni. Ben seni bıraktım ama. Uyuşturdum
kendimi her gün. Daha çok çalışarak, daha çok içerek, daha çok görmeyerek.
Rahatladın mı? Öğrendin her şeyi, mutlu musun? Bitti mi soruların?
Gardiyan seslenir; ‘Görüş saati bitmiştir,’.
– Tamam, geliyorum. Annem, anam, elimi kana buladım, bil ki hiç pişman değilim. Bu
anlattıklarından sonra hiç. Buradan çıkınca her şey bambaşka olacak. Bekle beni
anam…
– Kızım, yavrum…
EMEL ESKİOĞLU
Ağzına sağlık güzel kadın…❤❤