La Fontaine; 8 Temmuz 1921’de dünyaya gelen, Fransız şair ve yazar. Bilindiği üzere kendisinin çok sayıda masalı var ve bu masallar hâlâ popülerliğini koruyor. Ancak bu masalların, derinlemesine incelendiğinde, içeriğinde büyük sıkıntılar var. Bu sıkıntılar da çocukların bilinçaltında pek çok olumsuz düşünce ve davranış kalıplarının yerleşmesine sebep oluyor. Örnek olarak, çok bilinen masallarından olan ve akla ilk gelen masalı, “Ağustos Böceği ve Karınca” ya bakalım. Masalda ağustos böceği yaz boyunca saz çalar, gününü gün eder, eğlenir. Bu zaten ekolojik olarak mümkün değildir. Yetişkin ağustos böcekleri yalnızca iki ya da dört hafta yaşayabilirler. Çok az beslenirler. Masalda ağustos böceği eğlenirken, karınca bütün yaz boyunca çalışır, besin stoklar, kışı rahatça geçirmek için yaz boyunca kendini harap eder. Yine ekolojik olarak karıncaları incelediğimizde karıncalar topluluk halinde yaşarlar ve katı yiyecekleri çiğneyip yutamazlar. Yani masal aslında hayvanların ekolojik dengeleri ve ırksal/genetik özellikleri bakımından çocukların bilişsel gelişimini olumsuz etkilemektedir.
Bu yazdıklarımın yanı sıra, sanat tembellikle eşleştirilerek; çocukların algı dünyasını, sanata bakış açısını olumsuz etkilemektedir. Masalda bir itidalsizlik söz konusudur. Devamlı çalışmak ile devamlı olarak yatmak ve ya saz çalmak arasında bir denge kurulamamıştır.
Masalın sonuna baktığımızda durum daha da içler acısı. Kapısına gelen ağustos böceğini bütün yaz eğlenmesinden dolayı yargılayan ve kapısını kapatan bir karınca, 0-7 yaş aralığındaki çocuğa ne gibi bir öğüt vermiş olabilir?
“Fakir kaldın, çalışsaydın, sana ekmek yok!’’ mu ya da “Ben çalıştım, sen dans ettin, eğlendin, aç kalmak zorundasın!’’ mı?
La Fontaine’nin çok bilinen masallarından bir diğeri, “Karga ile Tilki.” Bu masalda da başka içler acısı mesajlarla karşılaşıyoruz:
Tilki, kargayı kandırır ve ağzındaki peyniri alır. Tilki, en sonunda peynirini kaptırdığı için kargayla dalga geçer.
Eee, peki ne anlamamız gerek şimdi bu masaldan?
“Sevgili çocuğum, sakın kimseye güvenme, peynirini kaptırma, ya da bu hayatta tilki ol, hayatta kal!”
La Fontaine, masallarını yazarken 16. Yüzyıl’da Fransa’da ortaya çıkan, Kalvinizm mezhebinden etkilenmiş olacak ki her şeyi çalışmaya, çok çalışmaya, bireyin sadece kendisi için çalışmasına bağlamış olacak. İnsanın temel görevi emredileni yapmaktır, seçme hakkı yoktur. İrade sahibi olduğuna inandırılmaya çalışılan insan, kendisini ancak ve ancak çok çalışmayla gerçekleştirebilir.
Hayatını yalnızca çalışmaya adayan, hep kazanma odaklı, paylaşmayı bilmeyen çocuklar yetiştirmek mi hedefimiz olmalı? Sanatla, dostlukla, paylaşmayı sevmekle bir çember içinde çoğalmak çok mu zor?
La Fontaine masallarına bir de bu gözle bakılmalı. Fabl ve masal türlerine güncelleme gelmeli. Ne mutlu ki henüz çok yeni olsa da, bu konuda eserler üretilmeye başlandı.